6 Ocak 2011 Perşembe

Bir Annenin Anatomisi

Anne olunca insan herşeyi bir yana bırakıyor. Bebek dünyanın merkezi, bebek annenin hayatının merkezi. Ben çok değiştim. Yukarıdan aşağıya, tepeden tırnağa. Aşağıda yazanlar benim ve çevremde gördüğüm birkaç taze annenin durumlarından esinlenilerek yazılmıştır. Böyle olmayan anneler eminim vardır. Saygı duyarım...

Annenin anatomisi: En tepeden başlayarak...



Saçlar:
Toplanabilecek kadar uzun, çabuk köpürüp kuruyacak kadar kısa kesilmiştir. Fön, perma boya vs gibi çeşitli bakımlardan geçmeyeli uzun zaman olmuştur, yakın zaman da da zor görür.Genelde bir lastik ile sıkıca toplandığı için tepe kısmı kabarıklığını kaybetmiş basık bir şekil almıştır. Hızla dökülmektedir, dahası bebek biraz büyüyünce (kalırsa tabi) o minik eller tarafından tutam tutam yolunmaya mahkumdur.

Beyin:
Doğumdan sonra yarısı yitirilmiş, öncesinde sahip olunan pratik zeka, hazır cevaplık, parlak hafıza törpülenmiş gitmiştir. Yerini yapmayı düşündüğün şeyi yaptın zannettiren bir hafıza, her gün yapman gerekenleri sürekli unutturan bir akıl, sürekli kötü şeyleri önüne sergileyen bir beyin almıştır. En acısı evden çıkarken yanına alman gerekenleri unutmaktır (ıslak mendil veya emzik gibi). Beynin görevi vücudu idare etmenin yanısıra her dakika olabilecek kötü şeylerin hayallerini size gösterip sizi psikopata çevirmektir. Uyuyan bebeğinizi kontrole mi gidiyorsunuz, o koridor boyunca gördüğünüz ya bebek nefes almıyorsa, ya örtüsü suratına kapandıysa,ya kustu da boğulduysa, ya mosmor görürsem, ya ölmüşse hatta ya orada yoksa!!! gibi abuk subuk tüyler ürpertici sahneyi yaşar, o anlarda çekeceğiniz acıyı çeker, öyle olmadığını görünce yaratana şükredersiniz. İki çözümü vardır, ya sürekli başında durup sık sık bakacaksınız (düşünmeye fırsat vermeden), ya da sürekli başka şeylerle oyalanacaksınız. İkinciyi yapabilen var mıdır bilmem, ama ben yapamadım.

Gözler:
Uykusuzluktan hafif kızarmış, altında mor torbalar barındıran bir hal almıştır. Mutluluktan, hüzünden, üzüntüden ve her türlü şeyden, olur olmaz her türlü şeyden yaşarmaya dünden hazırdır. Görevi bebeğin üzerinden ayrılmamak olan bu iki yuvarlak bazen beyin ile bir olup abuk subuk şeyler yaparlar. Bebeğin yanından birşeyler uçuştuğunu, beşiğin yanındaki bembeyaz duvarda siyah kocaman bir böcek olduğunu, loş ışıkta bebeğin suratında veya vücudunda bir anormallik olduğunu göstermekten ve anneye eziyet etmekten hiç çekinmezler. Bir başka görevi ise emzrime esnasında bebek ile temas kurmaktır. Tabi bebek de bunu istiyorsa...

Burun:
En önemli görevi bebeğin o mis kokusunu annenin hücrelerine taşımak ve anneye mutluluk aşılamaktır. Arada bez değiştirme sinyali için de kullanılabilir. :)Bir diğer görevi ise sigara veya ozon gibi zararlı maddelerin varlığını belirlemek ve anneyi bebeği uzaklaştırması için uyarmaktır.

Kulaklar:
Doğumdan itibaren bebeğin sesine odaklanırlar. Hık dese mık dese anneye iletiler. Gözlerden geri kalmayarak beyin ile işbirliği yapıp, olmadığı halde bebeğinizin sesini duyururlar. Öyleki bebek kucağınızdayken odadan sesini duyar, kendinizi uyandığı kanaatine varırken bulursunuz.

Ağız:
Dudakların görevi bebeği küçük küçük öpmek, ağızın görevi ise içine giren yiyecekleri eskisinden çok daha hızlı bir şekilde mideye göndermektir. Zira yemek yemeğe vakit yoktur, bebek ağlıyordur.

Dil:
Bebeğe tatlı tatlı ninni söyler, çevredekilere ise pek tatlı şeyler söylemez.

Omuzlar:
Bebeğin başını koyup pışpışlayarak uyutulabileceği ideal bir mekandır. Zaman geçtikçe artan kilolar hasebiyle ağrıyacak, zorlanacak ama yine de görevinden vazgeçmeyecektir.

Eller:
Normal olarak emzirme öncesi, alt değiştirme sonrası ve normal olmayarak psikopat annenin mikrop bulaşmasın diye dakika başına yıkaması üzerine iki kabuklu sürüngen görünümünü almışlardır. Yer yer çatlaklardan sızan kanlar can yakmakta hiçbir krem fayda etmemektedir. Zaten bebeğe dokunacağınız için krem de süremezsiniz. Tek çözümü kalıp sabun kullanmak, elleri çok iyi durulamak, fırsat bulabildikçe kremlemek ve sabretmektir. Tırnaklar uzun zamandır manikür yüzü görmemiştir, dipten kesilmiş zaman bulunduysa belki törpülenmiştir. Bebeğin orasını burasını çizecek değilsiniz ya. Parlatıcı, oje, fransız gibi terimler uzun bir süre hayatımıza dönemeyecektir.

Göğüsler:
Görevini yazmama gerek yok sanırım. Vücutta birkaç dakika içinde fizyolojisi bu kadar değişebilen başka bir organ bulmak mümkün değil. Süt ile dolduğunda slikonlu görünümüne kavuşan bu organ bebek tarafından boşaltıldığında iki boş kese gibi sarkık bir hal almaktadır. Uçları çatlamış, yara olmuş, kanamış olabilir, zamanla emilmeye ve sömürülmeye alışacaktır. Çözümü gene sabır, ve lanolinli kremlerdir.

Kalp
İçinde var olan tüm sevgileri bir kenara sıkıştırmış, orta yere kocaman bir şekilde bebeği yerleştirmiştir. Bebeğin sevgisiyle dolar taşar...

Sırt ve Bel:
Emziren annenin sırt ağrısı dünyada görülmemiş bir ağrıdır. Omurga bel ve sırt her daim ağrır belli hareketleri yapmanıza engel olur ve masajla geçmez. Kas gevşetici, ağrı kesici vs alamazsınız. Dik durmaya da çalışsanız, yastıklar da kullansanız ağrıyacak ağrıyacak ve ağrıyacaktır. İleride geçecek midir? Hayır, bebek büyüdükçe daha da ağrıyacaktır.

Göbek:
İçinden kocaman bir şey çıktığı için şişirilip söndürülmüş balon gibidir. Buruşuk, sarkık, yumuşak, ama hala tombul. Doğumdan hemen sonra içi boşalınca nasıl olsa inecek sanılan göbeğin inmesi yaklaşık 2-3 ay almakta o süre zarfında size her zaman böyle kalacağım hissini doya doya yaşatmaktadır. Hamile kadınların bu konuda şanssız %80'indenseniz sahip olduğunuz çatlaklar griden pembeye döner ve buruşuk göbeğinize tadından yenmez bir görünüm sağlar. İşin en kötü tarafı da onların asla geçmeyeceğini bilmektir.

Bikini Bölgesi:
Eğer normal doğum yaptıysanız 'Bak şu konuşana' filmindeki bir replikte geçtiği gibi "limon kadar delikten karpuz kadar bir şey geçmiştir", sezaryen olmuşsanız göbekle arasında 4 parmak kadar bir dikiş vardır. Daha ne olsun!!! Sahip olunan dikişler, kahkahayla gülmenize, öksürmenize ve hapşurmanıza izin vermez.

Bacaklar ve Ayaklar:
Ödemi inmiştir. Heyoo... Yeni görevleri bebişin giderek artan ağırlığını annenin taşımasına yardım etmek, yere sağlam bastırmaktır. Bazen sallayarak bebeği uyutma görevi de üstlenebilirler ama bu pek tavsiye edilmemektedir. Bacaklar eski prüzsüz güzelliğine kavuşabilmek için daha çok bekleyecek, ayak tırnaklarının varlığı ise canınızı acıtmaya başlayana kadar unutulacaktır...

Öte Yandan
Bunların hepsi gerçekten var olsa da şikayet edilecek şeyler değil aslında. Annelik dünyanın en güzel duygusu. Bunların 10 katı bile gelse gene vazgeçmem anne olmaktan. Olumlu tarafları saymakla bitmez. Bunlar sadece bir kaç espri o kadar...

2 yorum:

  1. Harika yazmışsın Neko'm.. bayıldımmmmm!

    YanıtlaSil
  2. Heyyyy, güldüm ben okurken kıyamam ama sana ben yaa :) Çogsel olmuş :)

    YanıtlaSil